29 Aralık 2052 günü ölecekmişim. İstatiksel hesaplara göre "normal şartlarda" hangi gün öleceğinizi söyleyen bir siteden öğrendim bunu. Ülkemizde normal şart kalmadığından hesaplar ne kadar doğru çıkar bilemeyiz. Bekleyip göreceğiz.
Geçenlerde evde ustalar vardı. Onlar salonda işini yapıyor, ben de yanlarında boş boş oturuyorum, yüzüm kütüphaneye dönük. Raflardaki kitaplara bakarken, "Şunu okumamışım, şunu bir defa daha okusam," diye hesaplar yapmaya başladım. Kaç zamandır kütüphanemde ne var ne yok diye bakmadığımı fark ettim. Çalışma odamdaki kütüphane sürekli gözümün önünde olduğundan ne var ne yok iyi kötü biliyorum. Ama bütün eğlenceli kitapları salona yığmışım — misafirler görsün diye herhalde. Neyse uzun lafın kısası, ne kadar çok okumak istediğim kitap varmış. Ve hâlâ iki günde bir internet sitelerinde kitap arıyorum, ne okusam diye.
Eskisine göre çok çok az okuyorum. Benim problemim, zaman darlığı değil konsantrasyon eksikliği. Ne zaman yeni bir kitaba başlasam, acaba ortasına gelmeden bırakacak mıyım, okuduğuma değecek mi, bunun yerine başka bir kitaba mı başlasaydım (29 Aralık 2052'de öleceksem zaman daralıyor çünkü) diye kendimi o kadar bunaltıyorum ki okuma zevki uçup gidiyor. Yeni yılda kendimi kasmadan, keyifle okumaya geri dönmek istiyorum.
Yabancı gazete ve dergilerde 2023'ün en iyi kitapları çıkmaya başladı. Bizde değil liste, gazete ve dergi olmadığından bari kendi aramazıda konuşalım. Bu yıl okuduğunuz en iyi kitaplar hangileriydi? Aşağıya yorumlara yazarsanız ne güzel olur.
Bu aradada 25 Kasım Cumartesi günü, İstanbul Kitapçısı Kadıköy Şubesinde, saat 15.00'de söyleşimiz var. Yolunuz düşerse beklerim. Söyleşiden sonra isteyenlere kitap da imzalarım.
Bu aralar izlediğim en iyi film Cannes'da Palme d'Or kazanan, Bir Düşüşün Anatomisi'ydi. Müthiş senaryo, müthiş oyuncular. Sinir bozucu diyemem ama insanı sinir eden bir film. En çok da kendinize, önyargılarınıza ve yargılarınıza sinir oluyorsunuz.
Bir de yeni dizi tavsiyesi: A Murder at the End of the World. Disney+'da başaldı, henüz üç bölümü yayımlandı. Şimdilik çok iyi gidiyor, polisiye türünün iyilerinden, umarım bozmaz.
Eğer anime seviyorsanız Netflix'de Blue Eye Samurai'a mutlaka bakın. Anime sevmiyorsanız — ya da hiç denemediyseniz yine bakın, sırf tasarımları ve sanat yönetimi için olsa bile. Şiddet dozu çok yüksek, belirtmek gerekir sanırım.
Yıl bitmeden bir mektupta daha görüşmek dileğiyle.
Agota Kristof/ Büyük Derfter-Kanıt-Üçüncü Yalan üçlemesi ile Lawrence Durrell'in İskenderiye Dörtlüsü arasında gidip geliyorum. İkisi de harikaydı.
Bu yılın en iyi okuması benim için kesinlikle İskenderiye Dörtlüsü'ydü. - Lawrence Durrell