Yılın en iyi kitapları, yıl sonu ucuzlukları ve yeni yıl kararları diye diye 2024'ü de bitirmeye hazırlanıyoruz sevgili mektup arkadaşlarım. "Senin için bu yılın en önemli olayı neydi?" diye soracak olursanız fazla düşünmeden "Yeni romanım," derim. Malumunuz, Sonra Gözler Görür birkaç hafta önce çıktı. Söyleşiler ve imzalar için bir oraya bir buraya koşuşturmaktayım ve her fırsatta sormadan duramıyorum: Romanı okudunuz mu? Sevdiniz mi? Katili tahmin ettiniz mi? Henüz okumayanlar vardır diye bu mektuplarda katilin kim olduğundan kesinlikle söz etmiyoruz. Ama başka şeylerden konuşabiliriz. Örneğin odadaki koskoca filden, yani Sonra Gözler Görür'deki bol miktardaki düzelti hatalarından. "Odadaki fil" deyişi dilimize yerleşti mi yoksa dublaj Türkçesi mi sayılıyor bilmiyorum ama ben söz konusu odayı ve fili gözümde canlandırmayı sevdiğimden bu aralar sık sık kullanıyorum.
Evet, maalesef kitap baskıya girerken çok fazla yazım hatası gözden kaçmış (!) ve tahmin edersiniz ki bu durum çok canımı sıktı. Okurlardan gelen tüm notları topladım (hepinize çok teşekkür ederim), yayınevindeki arkadaşlar da tekrardan düzelti yaptı, ardından benim topladığım notların üzerinden geçtik ve umarım ikinci baskıda tüm hatalar giderilecek. Kendi adıma tüm okurlardan özür diliyorum.
Fille tez zamanda vedalaşmak ümidiyle devam edelim. Geçtiğimiz günlerde söyleşilerde birkaç defa bahsettim: Sonra Gözler Görür bugüne kadar beni en uğraştıran ve aynı zamanda yazarken en eğlendiğim roman oldu. Eğer okurlar da benim kadar keyif alırsa serinin ikinci ve üçüncü kitaplarını da yazmayı planlıyorum. Ama hemen değil. Söyleşi demişken iki tanesini şuraya bırakayım: Anıl Mert Özsoy'la Gazete Duvar için yazılı bir söyleşimiz ve Duygu Özdemir'le (IG: @1kitap.1mekan) görüntülü bir söyleşimiz var.
Eğer etkinliklerimize katılmak ve bana kitaplarınızı imzalatmak isterseniz önümüzdeki bir-iki haftalık programımız şöyle:
27 Kasım - İstanbul, Kadıköy İskelesi Kütüphanesi
28 Kasım - Bodrum, İnspera
7 Aralık - Ankara Kitap Fuarı
Bunlar şimdilik kesinleşenler. Yeni yılda Ankara, Bursa, Eskişehir ve İzmir'de başka etkinliklerimiz de olacak. Tüm etkinlik detaylarını benim ve Can Yayınları'nın Instagram hesaplarından paylaşıyoruz.
Henüz yılın en şahane kitapları listelerine girişmedim ama elimiz mahkum, Sally Rooney'nin son romanı Intermezzo'dan biraz bahsedeceğiz. Bu roman neden daha çıkmadan bu kadar dikkat çekti ve yılın yayıncılık olayı haline geldi anlamak zor. Perde arkasında dev bir pazarlama faaliyeti var, o kesin ama dünyanın dört bir yanında bu boyutta bir ilgiyi sırf pazarlamayla açıklamak da zor. Talih mi demeli ne demeli bilmiyorum. Birtakım mühim gezegenler ve yıldızlar hizaya girmiş herhalde.
Ben de kendimi bu tuhaf salgından kurtaramadım sevgili mektup arkadaşlarım ve çıkar çıkmaz Intermezzo'yu İngiltere'ye giden arkadaşlarıma sipariş edip okudum. Aman eksik kalmayayım! Yeryüzündeki tüm canlılar gibi ben de bu roman hakkındaki görüşlerimi bildirmek zorunda olduğumdan... anladınız işte.
İşin doğrusu, karmaşık hisler içerisindeyim. Okurken yer yer çok iyi tanımadığım bir takım insanlar hakkında dedikodu dinliyormuş gibi eğlendim. Ortalarına doğru çok sıkıldım. Son çeyrekte biraz daha sıcak hisler beslemeye başladım ama toplamda çok beğendiğimi söyleyemem. Bir romanı sevmek için kahramanları sevmemiz gerekmiyor elbette ama sırf birkaç güzel pasaj okuyacağız diye bu kadar sıkıcı, bu kadar mıymıntı insanlarla bu kadar havasız bir odada kapalı kalıp saatler geçirmeye değer miydi?
Kahramanların politik doğruculuğu ve apolitik dünya görüşleri (pardon düzeltiyorum, bu insanların kendi dünyacıklarının dışına dair herhangi bir görüşü yok) yüzünden fena halde içim şişti. Tek dertlerinin "elalem ne der" olmasını, yazarın bir türlü onları bu zincirden kurtarıp özgürleştirmemesini can sıkıcı buldum. Yeni nesiller sahiden bu kafada mı? Romandan bana ne kaldı diye düşündüğümde aklıma sadece şu fikir geliyor: Ailemizin ve yakın çevremiz sevgisi/onayı bizi bu zor hayatta ayakta tutar. Eski neslin bir üyesi olarak "Peh!" diye homurdanıyorum.
Ortalarına doğu çok sıkılmıştım dedim ya, tam o günlerde Cem Tunçer'in şu yazısını kahkahalar atarak okudum. Cem'in bir parça acımasız olduğunu düşünsem de dediklerinin çoğuna katılıyorum.
Uzun lafın kısası, Intermezzo'yu okuduğuma pişman değilim ama okumasaydım bu muhabbetin dışında kalmak haricinde hiçbir kaybım olmazdı. Ayrıca dünyanın en bayık, en kaçıp masanın altına saklanmalık seks sahneleri demek istiyorum... Son olarak lütfen dizisi çekilsin çünkü Rooney uyarlamaları kesinlikle kitaplarından daha iyi oluyor diyorum ve bu konuyu kapatıyorum.
Bilimkurgu meraklılarının dikkatine: Arkadi ve Boris Strugatski kardeşlerin Uzayda Piknik isimli klasik romanını okudum ve bayıldım. Sürekli "türün en iyileri" arasında sayıldığından ve Tarkovsky'nin meşhur Stalker filmine ilham kaynağı olduğundan çok uzun zamandır okumak istiyordum. Siz de "mutlaka okunması gerekenler" listenize ekleyin derim.
Hayranlarını biraz kıskandırayım, şu anda Mahir'in ha çıktı ha çıkacak yeni romanını okumaktayım. İsmi Tatil Kitabı. Önümüzdeki aylarda okumayı hedeflediklerim arasında başka yeni kitaplar var: Murat Gülsoy'dan Kıyamet Sonrası Olağan Bir Gün, Barış Bıçakçı'dan Dünyaya Yeni Gelen Okurlar İçin, Behçet Çelik'ten Turuncu'nun Kıvamı, Yekta Kopan'dan Belki Yaz Erken Gelir ve Şebnem İşigüzel'den Memoria.
Bir de Samantha Harvey'nin bu yıl ki Booker ödülünü kazanan Orbital isimli romanını merak ediyorum.
Sonra Gözler Görür vesilesiyle 10Haber Kitap'a en sevdiğim 5 polisiye roman listesi yaptım. Bağlantı bırakamıyorum çünkü 10 Haber’e abone değilim. Ayrıca "Bu aralar en sevdiğim" diye ekliyorum çünkü hem bu liste sürekli değişiyor hem de polisiyenin "en" klasiklerini bu listeye katmadım. Mesela bir Agatha Christie veya Patricia Highsmith niye yok diye kafama terlik yemek istemem.
Ormanın Derinliklerinde Bir Şey Var - Tana French
Guguk Kuşu - Robert Galbraith
Kar Körlüğü - Ragnar Jonasson
Karanlık Yüz - Henning Mankell
Gülen Polis - Per Wahlöö & Maj Sjöwall
"Asla sahip olamayacağım evlere bakıp hayaller kurmak" temalı bir videoyla bu mektubu sonlandıralım. Hayal kurarken bir yandan da lojistik düşünüyorum. Mesela buraya yemeksepeti gelir mi, sular kesilirse kime şikayet edilir vs.
Mektuplar her seferinde çok iyi geliyor, gülümsetiyor. Intermezzo'yu benim de hızla alıp okuma sebeplerimden biri yine bu mektuplardı. Cem Tunçer vur deyince öldürmemiş mi? Yine de yazdıklarını gülerek okuduk. Bazen birçok insanla beraber eş zamanlı okumak bir mutluluk. Bu sefer her yerden yağan bombardımanın bitip soğumasını beklemektense çıkar çıkmaz okuduğuma memnunum.
Yeni romandaki yazım hatalarına gerçekten üzüldüm (daha almadım, yeni baskıyı bekleyeceğim) çünkü Körburun'u okuduğumda da o güzelim esere hiç yakışmayacak bir dolu (ve delice) yazım hatası vardı. Büyük bir emeği küçük düşüren hatalar olduğunu düşünmüş, oraya buraya yazmış, Can Yayınları'na yakıştıramamıştım. Yıldızlar gezegenler tersine dönmüştür belki (evet döndü), olsun, okuyucular her şekilde sevip hatalara bile sahip çıkıyorsa yola devam...
Çok güzel bi mektuptu! Bu arada kitabını çıkar çıkmaz aldım ama daha okumadım. Hatta uzun zaman sonra internetten sipariş etmek yerine Intermezzo'yla beraber kitapçıdan aldım, iyi hissettirdi. Onu da henüz okumadım. Benden havadisler böyle, hoşçakal. ☺︎♡